Kayıtlar

Çarşı Geliyooor!

Resim
Beşiktaşlıyım. Beşiktaşlıyım derken Beşiktaş Jimnastik Kulübünün futbol takımını tutarım. Bu bilinçli yapılmış bir tercih değildir. Üç beş yaşlarındayken ablamın bana sen hangi takımı tutuyorsun sorusuna anlamsız bir şaşkınlıkla bakmamın ardından bana üç seçenek sunması ve seçeneklerden sonuncusunun Beşiktaş olması neticesinde Beşiktaşlı olmuşumdur. Bu kırk küsür yıllık yaşamımda değişmemiş, Beşiktaşlı olmanın gururunu hep yaşamış ancak diğer yandan bana ne futbolu ne maça gitmeyi ne de konuyla ilgili benzer şeyleri sevdirebilmiştir. Gezi olaylarından adını duyduğum Çarşı grubu da bana bunları sevdirememiştir. Onlar anladığım başka şeylere hitap ederek başka türlü şeylerin varlığına bir kez daha inandırmışlardır beni. Dayanışma, insanlık, bir an sonrasında ne olacağını pek umursamadan o anda yapılması gerekeni yapma gözüpekliği, cesaret, dostluk. Çarşı Geliyoor kitabının güzelliği de Çarşı ekibini, şu ana dek yolumun hiç kesişmediği bu grubu, biraz daha içerden bir gözle g

Sınırın Güneyinde

Resim
Haruki Murakami Amstel Uitgevers BV 6. basım, 2007 Kahramanımız Hajime Japonya’nın küçük bir kasabasında yaşayan bir ailenin tek çocuğudur. En yakın arkadaşı Şimamoto ise çocuk felci geçirdiği için bir ayağı aksayan bir kız. Birlikte müzik dinleyerek ve akıllarına gelen her şeyden konuşarak geçirdikleri güzel zamanları Hajime’nin ailesinin Aoyama’ya taşınmasıyla son bulur. Zaman geçer Hajime büyür ilk cinsel deneyimlerini yaşar, işe girer, evlenir, baba olur, işinden sıkılır ve kayınpederinin desteğiyle jazz bar işine girer ve başarılı olur. Biz kitap boyunca Hajime’yi tanıyana kadar o bütün bunları yapar, hatta bar sayısını ikiye çıkarır ve Hajime’nin barları Aoyama’nın saygın mekanları arasına girer. Kahramanımızın iş yaşamında ve aile yaşamında doruğa gelmesi onu hayatı düşünmeye zorlar ve ilk aklına gelenler arasında Şimamoto olur. Ve bir gün Şimamoto Hajime’nin barına gelir. Bundan sonrası Hajime’nin karısına sadakati, kurduğu dünyaya ve geçmişinin ilk aşkına duyduğ

Go Ustası

Resim
Yasunari Kawabata Çeviren: Belkıs (Çorakçı) Dişbudak Remzi Kitabevi, 1992 Yıllar önce aldığım bu kitabı daha yeni okuma fırsatı buldum. Kitap Kawabata’nın anılarını bir öykü gibi aktarmasından ibaret. Kawabata çalıştığı gazete adına Go Ustası Şusai’nin son şampiyonluk maçını yazm akla görevlidir. Usta son maçını kendinden daha genç olan ve bir anlamda daha modern Japon neslini temsil eden Otake’yle yapmaktadır. Eserin, bana kalırsa bir kaç önemli özelliği var. Birincisi, Go oyunuyla ilgili Türkiye’de yayınlanmış ilk bir kaç kitaptan biri olması. Bir diğer kitap da Trevanian’ın Şibumisi’dir. Şibumi doğrudan Go oyunuyla ilgili değildir ama Go öyküde önemli bir yer tutar. İkinci özelliği, oşetsu tekniğiyle yazılmış olmasıdır. Bu teknik Japon edebiyatında anı yazınını zenginleştirmek, biraz öyküleştirmek için kullanılan bir tekniktir. Üçüncü özellik ise Kawabata’nın geleneksel Go oyunculuğunun kaybolduğunu görmekten duyduğu tasadır. Kawabata aylar süren bu tarihi maçı anlatırken

Sakıncalı Piyade

Resim
Uğur Mumcu Um:ag Yayınları, 2012, 60. Basım Bazı kitaplar vardır, öyle klasiktirler ki üzerinde bir şeyler yazmak gereksiz lakırdı yapmak olur. Bu da onlardan biri. Usta bir kalem öyküleri yazmış, bir başka usta da önsözünü yazmış. Bilmiyenlere, daha okumamış olanlara kısa bir özet geçeyim. Uğur Mumcu yazdığı bir yazı nedeniyle 12 Mart döneminde gözaltına alınır. Bu askerliğini yapmaya hazırlandığı bir dönemde olur ve bir süre hapis yattıktan sonra “sakıncalı piyade” sıfatıyla askerliğini tamamlar. Başından geçen unutulmaz trajikomik olayları da özgün tarzıyla kaleme alır. Sonuç olarak da “Sakıncalı Piyade” ortaya çıkar. Aziz Nesin’in önsözüyle birlikte bir dönemin tümünü değil ama özünü anlatan saygın bir eser.

Nefes Nefese

Resim
Ayşe Kulin Everest, 2007 Nefes Nefese bir diplomatik kahramanlık öyküsü. En azından bir tarafıyla. Bir tarafıyla bir babayla kızının uzaklaşmasının, bir tarafıyla sıkıntıya giren bir evliliğin, bir tarafıyla gurbette olmanın, bir tarafıyla ailenin ve dostluğun öyküsü. Ancak en önemlisi ikinci dünya savaşının vahşetinden kaçmaya çalışan bir vagon dolusu insanın öyküsü. Macit İkinci Dünya Savaşının baş gösterdiği günlerde İnönü kabinesiyle Dışişleri Bakanlığında çalışan bir bürokrattır. Karısı Sabiha son Osmanlı vezirlerinden ve Kurtuluş savaşında önemli rol almış Fazıl Reşit Paşanın büyük kızıdır. Savaş başladığından beri geceli gündüzlü çalışmak zorunda kalan Macit ve Sabiha arasında bir soğukluk başlamıştır. Sabiha ve ailesi için bir üzüntü kaynağı da Fransa’da yaşayan kardeşi Selva için duydukları endişedir. Selva savaştan önce bir Yahudiyle evlenmek istediği için babası onu dışlar. Bunun üzerine Rafael ve Selva ailelerinin onayı olmaksızın sessizce evlenirler ve böyle ayr

Bizim de Renkli Televizyonumuz Vardı

Resim
Onur Gökşen Dizüstü Edebiyat Serisi 03 Okuyan Us 2. Baskı, İstanbul, Eylül 2010 İnsanların yaşamlarını bunalımlı takılarak anlattıkları kitaplardan uzak durmaya çalışırım. Benim derdim bana yeter, bir de onlarla uğraşamam. Hele de zorla devrilmiş anlamsız cümlelerle kurdukları aval şiirselliğe hiç dayanamam. Kısacası bu işten anlamam, daralırım. Öte yandan yaşamlarını, ve sıkıntısız yaşam olmadığından, dertlerini gözyaşları ve dumanlı kafalarla değil de gülerek, kendiyle alay ederek anlatanlara hep saygı duymuşumdur. Bu kendine gülebilenlerin olan bitenden iyi kötü dersini almış bir halleri olur. Gerçekten alıp almadıkları ayrı bir konu. Benim için Ferhan Şensoy bunların başında gelirdi. Şimdi bir de başıma Onur Gökşen çıktı. Gerçek bir çocukluk, gençlik ve yetişkinlik cümbüşü. Her şeyden biraz var. Hepsinin bir köşesinde bir sıkıntı bir dert saklı ama bunlar ön planda değil. Ön planda olan yaşam, yaşama nasıl baktığın; o anda doğru dürüst bakamadıysan olup bi

WOLF TOTEM

Resim
Jiang Rong Penguin Books 2009 Çin’de hasılat rekorları kırmış bu kitap, kuzey Çin’de İç Moğolistan bölgesine gönderilmiş Çinli bir üniversite öğrencisinin Moğol göçebeler arasındaki yaşamını ve deneyimlerini anlatır. Aslında kitapta olayları aktaran Çinli öğrenci yazarın kendisidir. Yazar kendi deneyimlerini farklı bir adla okuyucuya aktarır. Mao yönetimindeki Çin hükümeti bütün üniversite öğrencilerini zorunlu olarak taşraya çalışmaya gönderir. Geri dönmenin koşulu, torpil bulmak dışında, katıldıkları topluluğun bir parçası olarak çalışıp kazandıkları çalışma puanlarıdır. Belirli bir miktar puanı toplayan okumaya geri dönebilecektir. Bir çok Çinli öğrenci ya tanıdıkları aracılığıyla ya da yeterli puanı toplayarak evine geri döner. Fakat Jiang Rong gibi bazıları gittikleri yerin yaşam tarzından ve felsefesinden o kadar etkilenirler ki yıllarca orada kalırlar. Kitabın kahramanı Chen katıldığı Moğol göçebe halkının ileri gelenlerinden yaşlı Bilgee’yle iyi arkadaş olur. Bilgee o