Bizim de Renkli Televizyonumuz Vardı

Onur Gökşen
Dizüstü Edebiyat Serisi 03
Okuyan Us
2. Baskı, İstanbul, Eylül 2010


İnsanların yaşamlarını bunalımlı takılarak anlattıkları kitaplardan uzak durmaya çalışırım. Benim derdim bana yeter, bir de onlarla uğraşamam. Hele de zorla devrilmiş anlamsız cümlelerle kurdukları aval şiirselliğe hiç dayanamam. Kısacası bu işten anlamam, daralırım.
Öte yandan yaşamlarını, ve sıkıntısız yaşam olmadığından, dertlerini gözyaşları ve dumanlı kafalarla değil de gülerek, kendiyle alay ederek anlatanlara hep saygı duymuşumdur. Bu kendine gülebilenlerin olan bitenden iyi kötü dersini almış bir halleri olur. Gerçekten alıp almadıkları ayrı bir konu.
Benim için Ferhan Şensoy bunların başında gelirdi. Şimdi bir de başıma Onur Gökşen çıktı.
Gerçek bir çocukluk, gençlik ve yetişkinlik cümbüşü. Her şeyden biraz var. Hepsinin bir köşesinde bir sıkıntı bir dert saklı ama bunlar ön planda değil. Ön planda olan yaşam, yaşama nasıl baktığın; o anda doğru dürüst bakamadıysan olup bittikten, üzerinden yıllar geçtikten sonra nasıl baktığın. İşte kitap bunlardan ibaret. Bunlarla dolu. Başka bir şey yok. Öyle sıradan ve öyle dolu ki durup durup şunu bir daha okuyayım diyorum. Rastgele bir öyküyü rastgele bir yerinden başlayıp okuyorum, başını hatırlıyorum, sonuna gülüyorum, ortasına dertleniyorum.
Onur Gökşen bitirirken kendine biraz giydirmiş, ödlekliğine dem vurmuş. Öte yandan o olmasaymış biz ne ona ne arkadaşlarına neler olduğunu öğrenemeyecektik. Ne de o anlatamayacaktı. Kayıp bir isim olarak gidecek, daha da kötüsü bir amaç uğruna bir şeyler yapmaya çalışmış arkadaşlarını da beraberinde götürecekti.
Bazılarının korkaklığı başkalarının ölümsüzlüğü oluyor demek ki.
Okudum kitabı ve üzülmedim. Defalarca okuyacağım, okumayı isteyeceğim kitapların arasına koydum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Go Ustası

USTAM EŞEK DOSTUM ÖRÜMCEK

Sınırın Güneyinde